17 Ocak 2014 Cuma

2013’te İzlediğimiz En İyi Korku Filmleri


Sineofrenik için hazırladığım 2013 korku filmleri listesi derlemesi:
"2013'ün ardından Top 10 listelerimize devam ediyoruz. 
Bu kez iyikotufilm.com yazarlarından Aytaç Özge Öndeş, bizi kırmayıp 2013'ün kendine göre en iyi 10 korku filmini listeledi. Kendisine liste için teşekkür ediyor ve leş filmlerle (Carrie koyuyordu zor tuttuk) dolu listesiyle sizi başbaşa bırakıyorum..." Mert Yenici
"Bu Sene İyi Remake Yaptı”
2013 yılında popüler korku filmi olarak bir hayli film izledik. Bazıları, Türkiye’de henüz gösterime girmedi. İş bu haldeyken 2013 yılında izlediğimiz en iyi korku filmleri için şöyle bir liste derledim. Belirtmeliyim ki kendi leş zevkime göre bir liste hazırladım ve bir de arzu eden için bonus ekledim. 
 1. Maniac / Franck Khalfoun
2012 yapımı olan Maniac, 1980’de William Lustig imzalı Maniac’ın remake filmi. Türkiye’de vizyona 2013’te giren Maniac’ı da bu sene izlediğimiz korku filmleri arasında biraz da hile yaparak baş köşeye oturtuyorum. Alexandre Aja, Thomas Langmann, William Lustig’in yapımcılığını üstlendiği “Maniac”, Dario Argento motiflerini anımsatan bir atmosferde geçiyor. Sinister’ın affına sığınarak gönülden geçen bir numara “Maniac” olarak yerini alıyor.
2. Sinister / Scott Derrickson
Bir numarada oturan filmle uzun süren içsel münakaşalarım sonucu aslında hangisini bir numaraya koysam diyemediğim bir filmle karşı karşıyayız. Insidious gibi içimize su serpen başarılı bir korku filmi Sinister… Daha fazla yorum yapmadan şiddetle tavsiye ediyorum. 
3. You’re Next / Adam Wingard

İşte seyrederken hakkını veremediğim bir yapıt. 2011 yılında çekilen “You’re Next”, Türkiye’de ve dünyada gösterime 2013 yılında girdi. İyi ki de girdi. Son zamanların en başarılı korku filmlerinden biri olarak gönlüme taht kurdu. Slasher adabına sahip sahneleri, gerilim düzeyi ve senaryosuyla bana özlediğim slasher b atmosferini yaşattı. Filmin en güzel notlarından biri Re-animator ve From Beyond’dan tanıdığımız Barbara Crampton’un You’re Next’te anne karakterini canlandırması. 

4. V/H/S 2 / Simon Barrett - "Tape 49", Jason Eisener - "Slumber Party Alien Abduction", Gareth Evans - "Safe Haven", Gregg Hale - "A Ride in the Park", Eduardo Sánchez - "A Ride in the Park", Timo Tjahjanto - "Safe Haven", Adam Wingard - "Phase I Clinical Trials" 
Beğeniyle izlediğimiz ilk filmin ardından gelen V/H/S 2 yine fazla başarılı bir korku filmi olarak 2013’te izleme fırsatı bulduğumuz filmlerden… 5 ayrı bölümün farklı yönetmenler tarafından çekildiği V/H/S 2, açık ara 2013’ün en iyi korku filmlerinden… 
5. Evil Dead / Fede Alvarez
Evil Dead serisi, sinema tarihinde kutsal bir üçlemedir. Sam Raimi’nin bilincimize kazıdığı 1981 yapımı filmin remake versiyonu Fede Alvarez tarafından ince ince işlenerek karşımıza geçtiğimiz sene çıkan korku filmlerinden…Açıkçası heyecanla beklediğim bir yapımdı bu yeni versiyon… Fragmanını film vizyona girmeden sürekli açıp izliyordum ki halen de arada açar izlerim ve diyebilirim ki yeniden çevrimi, gönüllerde that kurabilecek nitelikte bir yapım. 2013’te tanıştığımız Evil Dead, gore öğeleriyle oldukça etkili bir iz bırakıyor.
6. The Conjuring / James Wan
James Wan’ın imzası bulunan başarılı bir film The Conjuring. Beğeni konusunda aşırı abartıldığını düşünsem de yine de hakkını teslim etmem gerekir. Bu yıl içinde izlediğimiz en iyi korku filmleri arasında yer alıyor. Hatta bu listede en yüksek IMDB puanına sahip korku filmi. İlk kez Angels In America’da izlediğim Patrick Wilson’un oyunculuk bahtı ise Insidious serisi de dahil olmak üzere zannediyorum korku filmlerine kayıyor.
7. Insidious: Chapter 2 / James Wan
James Wan, 2013’te iki başarılı korku filmini bizlere seyrettirme imkanı sağlayan önemli bir yönetmen. The Conjuring’den sonra Insidious Chapter 2 imzası ile karşımıza çıkan Wan, bu filmden de yüzünün akıyla çıkıyor. Insidious serisinin ilk filmi, korku filmleri içinde ilaç gibi gelmiş; çok başarılı bir dokuyla karşımıza çıkmıştı. Kişisel olarak ilk izlediğimde bayıldığımı ve Chapter 2’dan önce tekrar izleyip yine havaya zıpladığımı söylemem gerek. Chapter 2 ise astral seyahat yolculuğuna devam ettirip yine aynı atmosferi solumamızı sağlıyor. 
8. We Are What We Are / Jim Mickle 
2013 yapımı “We Are What We Are”, Jorge Michel Grau’nun yazıp yönetiiği ülkemizde “Kan Kokusu” olarak gösterime giren 2010 yapımı “We Are What We Are” orjinal ismiyle “Somos Lo Que Hay” adlı filmin remake versiyonu. Öncelikle remake versiyonunun gayet akıcı ve beklenmedik ölçüde tatmin edici olduğunu söyleyebilirim. Genelde yeniden çevrim olduğu zaman, Evil Dead örneğinde olduğu gibi, bazen heyecanlanıyorum. Bazen de Texas Chainsaw Memessacre gibi kafalarına orijinal filmi atasım geliyor. Özellikle korku filmlerinde biraz daha hassasiyet isterken bazen çok mu şey istiyorum, bilemiyorum. Sözün özü “yine kıytırık bir remake filmdir”diye açıp izledikten sonra beklentiyi oldukça karşılayan bir filmle karşılaştım. Cuma gecesi korkusu için uygundur. Küçük iki adet not düşmek gerekirse biri filmde Top Gun tazesi Kelly McGillis’le karşılaşmaktayız. Tabii yıllar Tom Cruise’a torpil geçerken bu kadından da oldukça götürmüş. Diğer bir not ise Türkiye’de gösterime gireceği zaman bu sefer ismi, “Neysek O’yuz; Allah da bizim belamızı vermesin” olarak çevirisi yapılabilir. Kafalarda yıllardır dolaşan soru ise 2010 yapımı için “Kan Kokusu” çevirisinin nereden çıktığıdır. 
9. Mama / Andrés Muschietti
Bu film, genel olarak çok fazla beğeni topladı. Açıkçası bu listeye Mert Yenici olmasa girmesi biraz zordu. Ortalama bir film olduğunu düşünüyorum. 2013’te izlediğimiz fena olmayan seyirliklerden. Buyrun seyredin… Mama, torpil alarak listemizde 9’uncu sırada yer alıyor. 

10. Dark Touch / Marina De Van
Dark Touch, 2013 yapımı enteresan bir film. IMDB puanı yerlerde sürünen bu filme biraz haksızlık yapılmış gibi... 2009 yapımı “Don’t Look Back”ten de imzasını hatırlayabileceğimiz Marina De Van, gerilim atmosferini burada da başarıyla yansıtıyor. Ayrıca görüntü yönetmeni John Conroy’un da iyi bir iş çıkarttığını söylemek gerek. Film için “bu ne biçim film” diye gelen yorumlar çoğunlukta olabilir ancak kişisel olarak diyebilirim ki yılın güzel korku filmleri arasında yerini alıyor. Bu arada Brian De Palma’ya saygımdan ötürü bu listeye remake Carrie’yi koymadım ama Dark Touch’un Türkçe isminin “Telekinezi” olması, bence gayet üzücüdür. 

Bonus: American Mary / Jen Soska, Sylvia Soska
Aslında American Mary, bu listeye koymayı başta düşünmediğim bir film. Soska kardeşlerin imzası bulunan “American Mary” adlı film, biraz kafası karışmış bir film olarak karşımıza çıkıyor. Güzel bir giriş, gelişme yaşarken sonlarına doğru dağılmasaydı ve climax konusunda problem yaşamasaydı bu filmi listede üst sıralarda görmemiz mümkündü. Bu haliyle listemizin bonusu olarak kendine yer ediniyor. Burada yönetmen koltuğunda oturan Soska ikizlerinin Kanada korku sineması açısından umut vaad ettiğini de söylemek gerek. 2013’te The Purge’de yaşadığımız “iyi fikir ama pek olmamış” hissiyatına benzer bir şekilde “American Mary” adlı bu filmi de kafası karışmış bir Ōdishon olarak görebiliriz. Yine de bonus’tur…
* Kişisel Not: Hem yerden yere vur, hem de bonus yap. Olacak iş değil!
* Bir not daha: Stoker'ı listeye özellikle koymadım. Stoker, korku filmi değil bir gerilim filmidir, gerer…

Aytaç Özge Öndeş
Kaynak: http://www.sineofrenik.com/2014/01/2013-en-iyi-korku-filmleri.html

Inferno



Inferno, Dario Argento’nun yönettiği Suspiria ve Mother of Tears filmleriyle birlikte Three Mothers (Üç Ana) üçlemesinin ikinci filmi. Argento’nun hikayesini yazdığı filmin senaryosu Thomas de Quincey’in Suspiria de Profundis kitabındaki Üç Ana’ya dayanır.

Argento filmlerinin giallo dünyasında dolaşan karanlığın dişi güçleri farklı şekillerde karşımıza çıkar. Inferno’nun daha başında latince yazılmış bir kitaptan adeta karanlığın yüreğinden gelen Üç Ana’nın Roma, New York ve Almanya’daki farklı mekanlardan dünyaya acı, gözyaşı ve karanlık getirmeye çalıştıklarını öğreniriz. Üçlemede yer verilen  Suspiria de Profundis’in Üç Ana’sı ise sırasıyla şöyledir; Mater Suspiriorum (Acıların Anası),  Mater Tenebrarum (Karanlığın Anası), Mater Lachrymarum(Gözyaşlarının Anası). Bu üç  cadı  kızkardeş, Argento evreninde korkunun kraliçeleri olarak yerini alır.
1980 yapımı Inferno, konusuyla Karanlığın Anası’nı hikayenin merkezine taşır. Gözyaşlarının Anası da güzel kedili kadın olarak filmde yer yer karşımıza çıkar. Filmin başrollerini Leigh McCloskey ve Irene Miracle paylaşırken Veronica Lazar, kısa ve öz olarak Karanlığın Anası rolü ile karşımıza çıkmaktadır.


Filmde Rose (Irene Miracle) adında genç bir kadın, New York ‘ta Kazanian Antiques adlı yerel bir antika dükkânından mimar Varelli’nin yazdığı Latince bir kitap satın alır. Kitabı okudukça kendi binasının sırlarını açığa çıkarmaya başlar. Bu durum karşısında gittikçe dehşete kapılan Rose, Roma’daki erkek kardeşi Mark’tan yanına gelmesini ister. Mark (Leigh McCloskey), kardeşini görmeye New York’a gittikten sonra cümbüş başlar.

Mater Suspiriorum yani Acıların Anası, İç Çekmelerin Anası olarak da anılırken Argento, iç çekimlerin babası gibidir. Inferno’da Suspiria’daki çoğu benzer kareyi Suspiria’yı hatırlatacak ölçüde görebiliriz. Sara adlı karakterin yağmur yağarken arabadaki görüntüsü Suspiria Suzy’sinin görüntüsüyle birebir aynı gibidir. Diğer iç mekanlardaki kırmızı ve mavinin oyunu ise seyirci üzerinde benzer etkiyi bırakabilir. Yalnız Inferno’nun görüntü yönetmeni, Argento’nun Phenomena adlı efsane filminde olduğu gibi Romano Albani iken Suspiria’nın görüntü yönetmeni ise Luciano Tovoli’dir.

Verdi’nin Va Pensiola’sının eşlik ettiği sahne, kedilerin şafağı ve farelerin hücumu sahneleri, Inferno’nun öne çıkan sahneleri arasında yer alır. Inferno, kuşkusuz Suspiria kadar öne çıkan bir yapıt değildir ve vaat ettikleri de onun kadar gösterişli değildir. Üçleme filmi olduğu için başarılı ağabey olan Suspiria’nın yanında ezilmiş küçük kardeş gibi olduğundan gölgede kalır. Benzer bir şekilde filmde işlenen Karanlığın Anası, Gölgelerin Anası olarak da anılır. 

Inferno’nun Argento’nun başyapıtları arasında yer almaması etkili bir korku filmi olmadığı anlamına gelmez. Türün severleri tarafından veya Argento hayranları bakımından  vaktiyle azımsanamayacak ölçüde bir beğeni kazanır. Sürrealizmin sularında dolaşan bir Argento evreni için Inferno deneyimi, eşsiz bir renk paletinin dokunuşu olabilir. Kiler kapağı bile güzel gözüküyor, ben ne diyeyim…

Aytaç Özge