11 Ekim 2010 Pazartesi

Zamanın Tozu'nu Üflemek…


Theodoros Angelopoulos üçlemesinin ilk filmi “Ağlayan Çayır”dan sonra ikinci filmi “Zamanın Tozu”... Biraz daha Brecht anlatımının öne çıktığı filmde Willem Dafoe’nun canlandırdığı Yunan asıllı yönetmen A, annesi Eleni (Irène Jacob) ve babası Spyro’nun (Michel Piccoli) gerçekteki hikâyelerinden yola çıkarak kavuşamamaları üzerine bir aşk hikâyesini filme çekmeye uğraşmaktadır. Anne ve babası A.'yı görmeye geldiği süreçte Eleni’nin Spyro’yla kavuşamama sürecinde bir dönemi birlikte geçirdiği Jacob (Bruno Granz) da yanlarına gelir. Film, Stalin'in ölümünden Watergate Skandalı dönemine Vietnam Savaşı'ndan Berlin Duvarı'nın yıkılışı gibi tarihi önemi olan olaylar ile günümüz arasında mekik dokuyan zaman yolculuğuna çıkar.
Yönetmen A.'nın hazırlık aşamasında yaşadığı olaylarla tarihte yaşanmış olaylar arasındaki zaman bir zamansızlık yaratarak bazen tiyatro sahnesi hissiyatı verirken zaman ve mekân Angelopoulos'un o uzun plan sekanslarda silinmeye başlıyor. Torun Eleni'nin gelgitleri ve büyükanne Eleni'nin hikâyesi üzere yağan kar filmine dair zamanın tozunu üflerken uçup gidiyor. Zamanın katmanlarında devamlı ayrı düşen ama birbirinden vazgeçmeyen bir ya da birden fazla aşk, peliküle dökülüyor. Ama filmdeki A. ve eşinden dem vurarak zamanın aşkları “nerede o eski aşklar” söylemi gibi kırılgan olarak gösteriliyor. Haz eksikliği filmde, yine artık klişeleşmiş bir tabir olarak söyleyebiliriz ki, tüketimin hezeyanındaki insanda bir aşk arayışı oluyor, belki geçmişte belki gelecekte...Angelopoulos, filmlerinde hep bir şeyler arama hissinden yola çıkıyor ki bu bazen bir baba bazen bir tanrı bazen bir sevgili olarak tezahür ederken Zamanın Tozu'nda aranan üçüncü kanat Yunan felsefesini zaman içerisinde eritiyor. Kanat hikâyesinde bir sağ kanat ve bir sol kanattan dem vurarak Marksist söylem de işin içine katılarak servis ediliyor. Filmin müziklerini ise alışıla geldiği üzere yine Eleni Karaindrou yapıyor.

Leyleğin Geciken Adımı, Ulis'in Bakışı, Sonsuzluk ve Bir Gün, Puslu Manzaralar, Kumpanya gibi pek çok başarılı ve upuzun filme imza atmış Angelopoulos gene şaşırtmıyor. Uzun plan sekansları yine dört yanı kaplıyor. Zamanın Tozu, Kumpanya ile zaman konusunda benzerlikler taşıyor. Angelopoulos, bazen kamerayı açık bırakıyor ve olaylar gelişiyor. Bu sefer son 50 yılda geçen zamana ve belleğin iç içe işleyişinde sınırlar üzerinden giden bir filmde sınırları bulanıklaştırıyor. Son zamanlarda Antichrist’la fırtınalar koparan Willem Dafoe ise Ulis'in Bakışı'ndaki Harvey Keitel gibi sanki üçüncü bir bobin arıyor. Harvey Keitel'ın oynayacağı başta bir söylenmişse de oyun sahnesi tamamen Dafoe'ye bırakılıyor ki Dafoe de başarılı bir oyuncu olduğundan Angelopoulos filmini taşıyabiliyor. Bruno Ganz için söylenecek pek bir şey yok aslında belki de filmde Dafoe'den daha çok işliyor insanın içine...

Angelopoulos tarzına alışmış bünyelerde bile önceleri bir garipseme yaratabilecek film belki öncelleri gibi üstün yerlerde durmuyor ama enine boyuna ölçüp biçmek gerektiğinde Angelopoulos, aslında değişmiyor, umutsuzluklardan umuda yolculuğunu sürdürür gibi yoluna devam ederek izleyenini üçlemenin son halkasında bekletiyor. Puslu Manzaralar'daki varoluş eli gibi üçüncü bir kanadı gösteren bir yön arıyor.

Özge Öndeş
Kaynak: http://www.resetmagazine.net/resetsayi48/sinema/Dust-of-Time.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder