13 Haziran 2011 Pazartesi

John Hughes: Orada Bir Yerde Tek Başına



Orson Welles’in “ I know what it is to be young” sözleri kulaklarda çınlayadursun genç olmanın verdiği yükü bambaşka bir şekilde yorumlayan bir yönetmendir John Hughes. 80’li yıllarda yazıp yönettiği pek çok filme genç olmaya tepeden bakmamıştır. Gençlik filmleri denildiği zaman akla ilk o düşer. 2009 yılında vefat etmiş Hughes, hala filmlerini açan 80’li yılların çocukluğunun, gençliğinin ve sonrasında alayının, onları alıp kendi evine götüren kapı komşusu gibidir.

“16. Doğum Günüm” (Sixteen Candles), “Kahvaltı Kulübü” (The Breakfast Club), Weird Science (Garip Formül), “Ferris Bueller’s Day Off” (Ferris Bueller’le Bir Gün), Pretty In Pink (Pembeli Kız) gibi 80’lerin sinema tarihine filmleriyle imzasını atan Hughes, 90’larda ise “Beethoven” ve “Home Alone” (Evde Tek Başına) gibi pek çok tanıdık film serisinin senaryosuna imzasını atmıştır.

Hughes’un ilk kez yönetmenlik yaptığı “16. Doğum Günüm”, daha sonra senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı pek çok filmin ayak seslerini içerir. Yönetmen; ilgisiz ebeveynler, okulda yaşanan sınıfsal çatışmalar konularını farklı bir mizansene taşırken 80 dönemi filmlerinde kadrolaştırdığı oyuncularıyla da tanıdık bir atmosfer içinde kaybolmanızı sağlayabilir. Hughes, ilk filminden sonra Anthony Michael Hall ve Molly Ringwald gibi pek çok oyuncuyla yönetmenlik yoluna devam eder. The Breakfast Club’la öyle bir film yaratır ki seveninin başucunda yer alır. Filmde yine gençliği bir yere toplar ve onları bir gece okulda baş başa bırakır.

16. Doğum Günüm, senaryosunu yazdığı 90’ların büyük çıkışlı, başrolü için daha sonra büyük inişli “Evde Tek Başına” filminin açılış sinyallerini saklar. Kevin (Macaulay Culkin), ailesinin tatile gitme telaşı sırasında nasıl evde unutuluyorsa 16. Doğum Günü’ne giriş kısmında da Samantha’nın (Molly Ringwald) ailesinin diğer kızlarını evlendirme telaşıyla ve aile bireylerinin Samantha’nın doğum gününü unutmasıyla karşılaşırız. 16 yaşındaki Samantha, genelde filmlerde gördüğümüz sarı kılıklı okul otobüslerinden birinde daha küçük yaşta ne yaptığı belirsiz okul çocuklarının arasına oturduklarında, “Daha onurlu bir seyahat şekli olmalı” der. Ailesinden, okuldaki popülarite durumlarından feci şekilde canı yanan gençler, daha ideal bir dünyada yaşamak istemektedirler.

Bu, tıpkı daha sonra çekilen “Weird Science”da iki inekten hallice arkadaşın yanlarında olması için Kelly LeBrock’un, canlandırdığı Lisa gibi ideal bir kadını yaratması gibidir. Weird Science’da Sixteen Candles’te içlerinde tıfıl John Cusack’ın da yer aldığı kafayı teknolojiye takmış bir grup inek öğrencinin daha sonraki hikâyesi gibidir. Filmde Cusack kardeşlerin ergen hallerini görmek de ayrı bir keyif verir. 16. Doğum Günüm, yönetmenin daha sonraki pek çok filminin içinden tipleme ve konu seçeceği bir kaynak filmdir. Weird Science için de aslında kendi çocukluğuma şöyle bir uzandığımda dergilerden kesip bir tahta üzerinde oynattığım mükemmel gazete parçaları tiyatrosuna ilham kaynağı olup olmadığını hep düşündürmüştür.

Hughes, 60 yaşına varmadan hayatını kaybederken, geride pek çok insanın içine işleyen filmlerini bırakmıştır. Popülariteyi sorgulayıp asıl sınıflaşmanın sınıf ortamındaki haline baktırarak sıcak atmosfere sahip eserler ortaya koYmuştur ve derler ki sevenleri hala o filmleri seyretmeye doyamaz; bir kahvaltı kulübünde toplanıp gençliğin içine düştüğü kaosu ve asıl anlamını bilen bu adamı hiç unutmazlar.

Aytaç Özge

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder