13 Haziran 2011 Pazartesi

Sıvalı Bir Aile Albümü: The Ice Storm



“Fantastik dörtlü bir aile gibidir, diğer süper kahramanlardan farkı da budur; ne kadar güçlenirlerse fark etmeden birbirlerine verecekleri zarar o kadar artar. Aileniz sizin karşıt maddenizdir. Bu bir paradokstur. Siz ne kadar yakınlaşırsanız içine düşeceğiniz boşluk da o kadar derinleşir.”
“Buz Fırtınası”ndan önce Paul Hood…
***
Yönetmen Ang Lee, “Brokeback Mountain”, “Xi yan” (The Wedding Banquet), “Wo hu cang long” (Crouching Tiger, Hidden Dragon), “Taking Woodstock” gibi pek çok filminde aile kavramına bir ya da birçok yerden temas eder. Bir de tüm bu filmlerin dışında bir yerde duran bir film vardır ki buz gibi bir tokat etkisi altında sersemleten bir başyapıttır. 1997 yapımı “The Ice Storm”la (Buz Fırtınası) Ang Lee, Amerika’da Nixon-Watergate skandalı döneminde geçen bir hikâyesiyle aile kavramındaki ve etrafınızdaki bütün buzları kırar.

Rick Moody’nin aynı adlı romanından uyarlanan filmin oyuncu kadrosunda Kevin Kline (Ben Hood), Joan Allen (Elena Hood), Sigourney Weaver (Janey Carver), Tobey Maguire (Paul Hood), Christina Ricci (Wendy Hood) ve Elijah Wood (Mikey Carver) yer alır. Amerika Watergate Skandalı ile çalkalanırken Hood ve Carver ailelerinin hikâyesini anlatan film, bir planındaki kapta kırılan buzlar gibi bir çatırdamanın az ilerisinde bir fırtınadır. Sanki aile fotoğrafları birbirine karışmış iki ailenin fotoğraf albümlerine baktırır. Bir resimden diğerine geçerken ortada acı çeken ruhların resimleri, kare kare sinema perdesine aktarılmıştır.

Albüm başta bildiğimiz aile portreleriyle açılır, ilk başta öylece bakarsınız. Sonra gördüğünüz resimlerin bir kenarı yukarı kalkmış gibidir. O resmin yukarı kalkan kenarından tutup kaldırdığınızda filmin diğer bir sahnesi sayesinde altındaki gerçek mutsuz yüzleri görürsünüz. Bazı sahneler, sekanslar altta kalmış yamalı resimler sizi
Daha sonra çekilen Sam Mendes filmi “American Beauty”, “The Ice Storm”la bolca karşılaştırılsa da Ang Lee’nin buz fırtınası öncesinde değil, filmin sonunda bir sessizlik yaşanır. Janey Carver misali gözleriniz kaskatı kesilmiş şekilde kamera yerine film perdesine bakar, buzun ne kadar yakıcı olduğunu hatırlarsınız. Soğuk geçer ve filmde söylenildiği üzere molekülleriniz harekete geçer. Ang Lee’nin başyapıtı The Ice Storm, ışıklar sönükken nereden geleceğini bilemediğiniz bir tokat gibidir. Bu noktada siz, bir aile albümündeki sayfaları çevirirken parmaklarınızla diğer sayfayı açar gibi gözükseniz de bir buz pistinin en zayıf yerinde oturursunuz; film size dokunur.
Aytaç Özge

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder