6 Ocak 2011 Perşembe

bir rüyaya sövgü 3. bölüm

“Bir ya da birden fazla rüyaya ağıt yakılır mı” diye iç geçirmiştim en son rüyamı gördüğümde… İki düş bir araya gelir ve nur topu gibi bir çocuğu olur; rüya rüyayı doğurur. Luis Bunuel’den olma Salvador Dali’den doğma Endülüs Köpeği (Un Chien Andalou) aklıma düşer, elim karıncalanır; bir kadının gözü kesilir ve bir rüya güncesi böyle başlar. İki düş bir araya gelir ve sonrasında; bilinçaltını didiklemeden sürreal rüyalar olsun efendim…

3.Bölüm
Eller Eller Eller

Bir kadın, muhtemelen uçak penceresinden uykuya dalarken görüldü…

Üzerinde dekolteli beyaz bir elbiseyle köyde koşuyordu, birinden kaçıyordu şüphesiz ya da kendi bile nereye geleceğini bilmiyordu. “Hele bir soluklanayım” dediğinde karşısındaki evin penceresinde duran kadını gördü, kendini… Bu bir ayna değildi, ayna halkı da canlanmamıştı; şaşkınlıkla evin yanında toprağın içinden çıkan elleri gördü. Siyah eller yavaş yavaş toprağın terini silmeye hazırlanırcasına evi sarmaladı. Kadın, penceredeki kendisiyle birlikte ellerin, evi yıkmasına karşı haykırdı. Uyandığında ise uçak koltuğunda uyuya kalmış “Leydi deme bana” Güngör Bayrak’tan başkası değildi…

Leydi Bayrak, rüya mekanını köye geldiğinde tekrar görecek ve kabusundaki aynı manzara karşısında şaşıp kalacaktı. Natuk Baytan’ın yönetmenliğini yaptığı Fikret Hakan, Bulut Aras ve Güngör Bayrak’ın başrollerini paylaştığı “Toprağın Teri” adlı filmin açılış sahnesi, zamanının çok ötesine bir çalım atmıştı. Öyle bir rüya tasviri ki dönemin seyircisi olarak kimi çocuk yaşta olanların rüyalarına girdi. David Lynch haset etsin ki bu sahneyi her gören kişi, bakakaldı. Varoluşun ellerinden karaca olan o eller, Türk sinema tarihinin en enteresan açılışlarından birine imza atarken, başka kabuslara yol açtı.

Tam hatırlanamayan bir tarih, muhtemelen 80′lerin sonuna doğru…

Bir cuma gecesi, TRT klasiği olan Korku Filmi Kuşağı ile geceye uyanır mı insan… Bir başka gece değildir, Alacakaranlık Kuşağı’ndan hemen sonra beliren tuhaf bir alışkanlıktır. Karikatür çizimi ile meşgul bir adam, kaza sonucu elini kaybettiğinde kesik eli ortadan kaybolur. Bizler “ne oluyor burada” diye ekrana bakarken el, birden ortaya çıkar; koptuğu adamın canını sıkanları tek tek indirmeye başlar. Çocuk yaşta böyle psikopat filmlere hatta “Clementine” gibi psikopat bir çizgi filme maruz kalmak tabii ki klişeleşmiş olarak 80′lerde doğmuş çocukların, TRT tarafından yazılmış bahtıydı. Oliver Stone yönetmenliğinde Michael Caine’in başrolünde olduğu, bu satırları yazan kişiyle 1981 yılında doğan “The Hand” filmi, “çocukluğumu yedi” dedirtecek türdendi. O elin parmaklarının yürüyüşü, çocuğun rüyalarına girdi. Yatağı her seferinde kontrol ediyordu, bir el çıkar da boğazıma yapışır mı diye… Bir dönem bununla uğraşan çocuk, hatırlayamadığı bir zaman başka bir rüyaya dalarken görüldü.

Doksanlardan bir gün, bir gün bir çocuk eve de gelmiş, kimse yok; açmış bakmış TV’yi çocuk filmi sanmış “Teyzem”i!

Televizyonun şu an hatırlayamadığım bir kanalı… “Umuuur” diye seslenen Müjde Ar’ın yatağının altından çıkan babası ile bu seferki kabus, yatağın altında biri mi var paranoyasına dönüşmüş. Çocuk, yatmadan üç- beş defa yatağın altına bakmaya başlamış. Yatağın altından çıkan korkular ve uzanan el, yine manyak etmiş körpecik 80′lerde doğmuş çocukları ve belki de sonrasını… 1986 yapımı Halit Refiğ’in enfes filmi “Teyzem”, kuşkusuz tepetaklak etmiş, duvarda ezan okuyan saat teklemiş; yanı başımızdaki yemlenen tavuklu saate bakarak uykuya dalınmış. Bu arada bir yerde Hülya Koçyiğit’le Hakan Balamir’in başrollerini paylaştığı Diyet, rüyalara girmede “kol” üzerine çalışırken; Türkan Şoray, Kartal Tibet ve Murat Soydan’lı “Zulüm”de Şoray’ın Tibet için koluna kıyması ise “Seni Ben Ellerin Olsun Diye Mi Sevdim” şarkısını hatırlatırcasına bu kulvarda çocukluğumuza damgasını vurmuş.

Bir de Kathy Bates ile bacaklara çalışmış Misery adlı filmi de unutmamak mümkünmüş. Çocuklar büyümüş, saçma sapan korku filmlerine maruz bırakılmış, iyi örneklerini de ayakta alkışlamış. Artık çocuklarımız el, kol, bacak vs uzuvlarından uzakta ve çok yakınında Uzak Doğu sinemasıyla rüyaya dalarken mutlu muymuş….

Rüya Bilimciye Not: Açıkta olan yerleri kontrol ettim. “Beni Oku”ma!

Özge Öndeş

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder