10 Temmuz 2013 Çarşamba

Nerede O Eski Ana Temalar

Dikkat bu yazı, + 18 temalıdır. Çocuklarınızı uyuttuktan sonra, kabus görme ihtimaline karşı gece vakti okunmaması tavsiye edilir.



Korku/ gerilim türü filmlerin ya da dizilerin en önemli unsurlarından biri müzikleri… Bir melodiyi duyduğunuzda sizi çocukluğunuzdaki bir hatıra gibi o ana götüren şarkılar, filmlerin zeminini döşemektedir. Bir çok günahsız yavruyu denize girmekten alıkoyan Steven Spielberg filmi  ”Jaws”ın o derinlerden yaklaşan dişli melodisini, Alfred Hitchcock’nun “Psycho”sunun duşlardan ırak, bıçak gibi saplanan ürkütücü müzik  temasını unutmak mümkün değil.  Üstelik bu travmatik musiki deneyimi sadece filmlerle de kalmayıp Alacakaranlık Kuşağı, V gibi dizilerin tema müzikleri de aynı ruh halini yaşatabilir. Tüm bu olan biten içinde bir korku yapıtına yakışabileşecek en güzel tema ise  Dario Argento’nun Suspiria adlı filminin içine yedirilmiştir.


Suspiria (1977)
Suspiria, Goblin’in müziğinin kırmızı ve maviye boyadığı bir Argento başyapıtı. Filmle paralel olan müziğini dinlerken bir müzik kutusu hayal etmeyi deneyin. İçinde bir balerin dönsün ama bale yaptığı okulun ve müzik kutusunun aslında hiç de göründüğü gibi olmadığı filmin hikayesine denk düşsün… Zaten film, görüntülerinin güzelliği açısından bambaşka bir deneyim sunarken müziğiyle de bizi, bir güzel cilalayıp parlatır. Goblin’in Suspiria’ya verdiği nefes, masal gibi başlayıp dinleyenini de kırmızıya boyayarak melodisiyle ürpertir. Bu müzik eserine korku sineması müziklerinin efendisi de diyebiliriz.



Psycho (1960)
Alfred Hitchcock’un Bates Motel’ine uğrayıp da bu musiki eserinden nasibini almamış insan olamaz. Berrnard Harrmann imzalı eser, pek çok slashera sahne vermiş bu kült filmi zamanının ötesine taşımıştır. Anne eli değmiş gibi; yalnız mutfaktan değil duştan çıkan bir eserdir.


Rosemary’s Baby (1968)
Roman Polanski’nin Apartman üçlemesinin enfes yapımı Rosemary’s Baby’nin müziği bir ninni gibi. Krzysztof Komeda eseri bu müzik, uyutmuyor; aksine uykusuz bırakıyor. Hiçbir ninni, belki de insanı bu kadar rahatsız etmiyor…   

   
The Exorcist (1973)
William Friedkin yönetmenliğindeki The Exorcist’in Tubular Bells’i  sevmediğiniz biri için telefon melodisi yapmanız uygun olabilir dersek de yine de esere ayıp olur. Müzik, bir belgesel müziği değil zamanında ve halen korkuyla seyredilebilen bir başyapıtın çok tanıdık sesleri olarak hafızalara kazınmıştır. Jack Nitzsche’nin bu unutulmaz eseri halen duyulduğunda içinden şeytan çıkarabilme potansiyeline sahiptir.



Jaws (1975)
Steven Spielberg’in Jaws’ının dişli müziğini unutmak mümkün değil. Denizde insanın aklını başından alabilecek John Williams eseri olarak bir derinlik sarhoşluğu müziği gibidir. Dipten gelen korkuları açığa çıkartır, bikinili kızların korkulu rüyasıdır.

Carrie (1976)
Brian De Palma sineması; perdedeki mutluluk, zenginlik budur! De Palma Sineması, izleyicisine dünyalar veren ve kamerasıyla baş döndüren bir yerde durmaktadır. Korku filmi müziklerinde de ekmeğini sıkça yiyeceğimiz Stephen King’den olma Carrie’nin yönetmen koltuğunda De Palma  otururken Pino Donaggio da müziklerini yapmıştır. Filmin tema müziği, zamane gençliğinden nasibini alan Carrie adlı körpe telepat kızımızın  ortamın ahengine koymadan önceki zamanlarını usulca hissettirmektedir.

The Omen (1976)
Richard Donner’ın kült filmi The Omen’in tema müziği Jerry Goldsmith imzalı tam bir korku filmi müziğidir. Duyulduğu anda Allahsız The Omen oğlanının son karedeki yüz ifadesi akla gelebilir. Filmin dokusuna işleyen anti-kilise müzik, yaklaşan tehlikenin habercisi niteliğindedir.Youtube videosuna yapılan Justin Bieber doğduğunda çaldığına dair yorum da doğru bir tespittir.


Piranha ( 1978)
Joe Dante’nin yönetmenlğindeki kült film Piranha’nın müziği, yine Pino Donaggio beylere aittir. Kobay piranhaların çığrından çıkmasını konu edinen korku üstadı Roger Corman’ın yapımcılığı yaptığı film, b film klasiğidir. Tema müziği de piranhaların yalan rüzgarı müziği gibidir.

Halloween (1978)
John Carpenter’ı nasıl bilirdik; kült filmlerin yönetmeni olarak… Ancak kendisinin çoğu filmine döşediği müziklerde de imzası bulunmaktadır.  Efsane filmi ve serinin başlangıcı Halloween’in müziği konusunda fazla söze gerek yok. Duyulduğu anda Myers peşinizde gibi start alıp koşmaya başlayabilirsiniz.



The Amityville Horror (1979)
Stuart Rosenberg’in yönetmenliğindeki The Amityville Horror, dönemin üzerine belgeseller bile çektirtecek kadar şaibeli Amityville katliamını konu alır. Gerçek mi, kurgu mu diye çok tartışılan hikayesi şöyle dursun; “la la, la; şimdi yaktım çıranızı” hissiyatındaki Lalo Schifrin’in filme döşediği bu müzik eseri, dinleyeni ile saklambaç oynamaktadır.


Phantasm (1979)
Bir klasik düşünün ki müziğiyle harikalar yaratsın. Don Coscarelli filmi olan Phantasm, Fred Myrow imzalı filmle birlikte içe işlemelik bir müzik deneyimi. Phantasm’ın bir içim su hikayesi, müziğiyle de efsaneleşerek servise sunuluyor.


Friday the 13th (1980)
Bir serinin başlangıcı ve “Cuma benim isyanımdı” Jason’ın bitmek bilmez hesaplaşması… Sean S. Cunningham’ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmi sonlandıran şarkı, unutulmazlar arasında yerini alır. Serinin diğer filmlerindeki müzikler de bir hayli başarılı olmasının yanında ilk filmin  Harry Manfredini imzalı bitiş müziği ile insan nereye gideceğini şaşırabilir.

Cannibal Holocaust (1980)
Ruggero Deodat yönetmenliğindeki kült filmin açılış müziği gayet sakin olmasıyla filmin yapısından uzak olduğu kadar yakışan bir yerde duruyor. Riz Ortolani eseri şarkının sakinliğine aldanıp izlemeye kalkan ise çok yanlış yerde duruyor.


The Fog (1980)
John Carpenter’ın yine hem filme hem de filmi döşeyen müziğe kendi elleriyle ruh kattığı bir yapımdır The Fog. Hem müziği hem de filmin kendisi oturduğunuz yere sizi çivileyebilir, ama baş aşağı…

The Beyond (1981)
Goreların efendisi Lucio Fulci’nin yönetmenliğindeki kült sinema şahesirinin temalarından bahsetmemek mezarlarına tükürmek kadar ciddi bir durumdur. Korku filmi müziklerinin yaratıcısı Fabio Frizzi’nin The Beyond’a ruhunu veren şarkısı, cehennemin kapılarını sonuna kadar açmaktadır. Herhangi bir yerde duyulduğunda The Beyond dedirtir ki aslında öyle herhangi bir yerde duymak da pek mümkün değildir. Filmin bu tema müziğini dinlemek gözleri tamamen kapalı bir deneyimdir. Bunun ötesinde bir de Fulci’nin Zombi’sinin müziği vardır ki ona hiç girmeyelim.




Evil dead (1981)
Yeniden çekimi heyecanla beklenen ve serinin başlangıcı Evil Dead filmi, Sam Raimi yönetmenliğinde unutulmaz bir deneyimdir. Joseph Loduca’nin piyanosuyla Evil Dead’e giriş yapılır, sonrası ise anlatılmaz, yaşanır. Bu arada bir yerde gelecek yeniden çevrim de heyecanla beklenmektedir. Sanıyorum bu sefer başka türlü gelmektedir.

Manhunter (1986)
Michael Mann’ın enfes filmi Manhunter, bir Red Dragon uyarlaması olarak Kuzuların Sessizliği’nden önceki durakta yer almaktadır.  Bu stilize filmin müzikleri de tabii ki de bu forma uygun olacaktır. “Graham’s Theme” filmin teması olarak öne çıkarken Shriekback şarkılarından ” This Big Hush” , peliküle dökülen bu şahesirin ruhunu ince ince soymaktadır. Ancak filmde öyle bir sahne vardır ki, insana yaşadığını hissettirir. Reba’nın kaplana dokunması esnasında çalan Shriekback’in “Coelocanth” adlı eseri, sahnenin tamamına öyle bir işler ki filmin size dokunduğunu hissedersiniz. Bu müzik, tamamen filmle bütünleşmenizi sağlarken yaşattığı duygular tarif edilemez.


Hellraiser (1987)
Nereden başlasam, nasıl anlatsam filmi Hellraiser… Christopher Young müziğinin etkisi, Clive Barker filminin dokusuna bir şekere damlatılan su gibi yayılıyor. Bir kült yapım, üzerine dökülen bir müzik; öyle  ki dikenleri bazen kendine batıyor.


Pet Sematary (1989)
Stephen King’in başyapıtlarından biri olarak Mary Lambert tarafından sinemaya aktarılmıştır. Elliot Goldenthal tarafından yapılan filmin müzikleri ise çabucak kana karışmaktadır. Sezen Cumhur Önal deyimiyle “tüm bu olan biten garip olaylar içinde”; bir diğer Stephen King’den olma “It” kopuk ya da “The Shining” müzik külliyatı gibi açılış müziğiyle mezarlığı sessizce kazmaktadır.

Bram Stoker’s Dracula (1992)
Francis Ford Coppola sinemasına Wojciech Kilar müziği karışır. Estetize edilmiş bir Dracula’nın yaşamı Kilar müziği ile ihtişamına kavuşur. Müzik eşliğinde Van Helsing karakterine bürünmek mümkün.

Geçmiş zaman olur ki korku eserlerinden pek çok tema müziği hafızalarımıza kazınmıştır. Dead Silence, Elm Sokağı, Candy Man, Poltergeist ve daha nicesi… Bir diğer yandan dizi olarak gerilim tadındaki Twilight Zone, V: The Final Battle, X Files, Twin Peaks temaları ise önemli ölçüde efsaneleşmiş eserlerdir.



Bunlardan bağımsız olarak TRT’de yayınlanmış olan “Clementine” adlı çizgi film ise korku ve gerilim hattında travma geçirten yapıtlar arasında yerini alırken şarkısını da unutmamak, unutturmamak gerek. Tüm bu eserleri bir albüm yaparsak bonus track olarak bizden bir eserle noktayı koyabiliriz. Yağmur & Durul Taylan’ın bir dönem Star’da yayınlanan dizisi Sır Dosyası’nı unutmamak gerek. Tekinsiz evlerin jenerik müziği ile unutulmaz ana temalar arasında Demir Demirkan’dan “Ahura” olarak yerini alıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder