11 Temmuz 2013 Perşembe

Tanrılar Müzik İstiyor: True Blood




Bir dizi olsun; senaryosu, müzikleri ve her ayrıntısıyla içe işlesin; ismi de “Six Feet Under” konsun… Diyelim ki konumuz o muhteşem dizi olmasın; onun yaratıcısı Allan Ball beyler bu diziye farklı bir kat çıksın. Başucuna 2008’den bu yana yaz aylarının vazgeçilmez dizisi “True Blood”ın derisine işlemiş şarkılar, otursun.



Bölüm başlıklarına şarkı adlarının ev sahipliği yaptığı “True Blood”, Joss Whedon’un “Buffy The Vampire Slayer” ve “Angel”daki mitolojik yaklaşımından sonra vampir külliyatına farklı açıdan ele alan nadir dizilerden… Hal böyle olunca diziye ilmik ilmik işlenen şarkılar; folk, blues, trip-hop, elektronik ve jazz dansıyla insanın kanına dokunuyor, büyük ihtimalle kanını emiyor…



Dizinin enfes açılış jeneriğini efsaneleştiren Jace Everett  şarkısı “Bad Things”, buram buram Chris Isaak’tan “Baby Did Bad Bad Thing”i çağrıştıra dursun; “True Blood” dendiğinde akla ilk gelen şarkı. Dizinin her açılışında hafızalara kazınıyor. Birinci sezonda Lynyrd Skynyrd’dan “That Smell” duymak içten içe gülümsetebiliyor.



İkinci sezonun en iyi şarkılarından biri  ise  King Britt’ten geliyor; New World in My View”  ile blues, pelikülü ateşliyor. Aynı sezonun sahnesiyle birlikte en dikkat çeken şarkı ödülünü ise  deli kadın Sarah Newlin’in barbekü sahnesine eşlik eden Louisiana Hot Sauce ile Sammy Kershaw ve Hoyt ile Jessica’nın tanışma sahnesinde yer alan “Sex and Candy” ile Marcy Playground  paylaşıyor.


Dizinin üçüncü sezonu müzikleri için “festival gibisin, katılmak istiyorum” demek mümkün. Halk arasında “Fade Into You” olarak bilinen “Hair and Skin” (cover) ve “Rock Section” adlı enfes şarkılarıyla yürekleri dağlayan Mazzy Star’ın solisti Hope Sandoval, Massive Attack’e eşlik ediyor. Bu birliktelikten ortaya çıkan “Paradise Circus” ile muhteşem bir sahne fonu döşeniyor. O arada bir yerde Damien Rice “9 Crimes” diye seyircinin günahına girebiliyor.



Üçüncü sezonda Jace Everett, tekrar sahneye çıkıyor ve  “Evil is Going On” ile harikalar yaratıyor. Üstad Beck’in Bad Blood şarkısı  ise dizide muhteşem bir yerde inmek isterken favori karakterlerimizden Pam’in Fangtasia Club’ına can veren  “Necroplasm Fix” baş döndürücü bir etki yaratıyor. Başka bir anda ise 1930’ların musikisine kapılıp Billie Holiday ile “I Gotta Right to Sing the Blues” diyarına gidilebiliyor.  

Eels’in “Fresh Blood” adlı şarkısı ulumaları ve enerjisiyle diziye en çok yakışan şarkılardan… İnsan bu şarkıyla  yerinde duramıyor. Yine üçüncü sezona fon olan şarkılardan; Shovels & Rope grubuyla bilinen Cary Ann Hearst’in Hells Bells’i, Bob Dylan’dan hallice grotesk atmosferiyle büyülüyor.






“True Blood” müzik seyir defterine ünlü isimleri ince ince işliyor. Dördüncü sezon’da bambaşka bir müzik deneyimi “True Blood” hayranlarını bekliyor. The Zombies’in efsane şarkısı “She’s Not There”, dizinin atmosferi için Neko Case ve Nick Cave işbirliğinde bambaşka bir formata bürünüyor.  ”She’s Not There”, her haliyle çok fazla sevilebiliyor.

Before


After 



Billy Danze eşliğindeki Blackrok “What Do You Do To Me” ise sezonun en özel şarkılarından biri olarak öne çıkıyor. Yine sezona damgasını vuran şarkılardan bir diğeri ise Gill Scott Heron’dan “Me and the Devil” adlı enfes eser. Beşinci sezonda  ise bizi, Iggy Pop and Bethany Cosentino “Let’s Boot and Rally” ile coştururken, kült grup Brian Jonestown Massacre “Gaz Hilarant”  şarkısıyla diziye eşlik ediyor. Bir an geliyor ; o güzel sesiyle “niye erken gittin” dedirten Elliot Smith “Somebody That I Used To Know”  ile dizideki zaman kavramını unutturuyor. Bu arada bir yerde diziye ithafen Snoop Dogg beylerin “Oh Sookie” adlı şarkısını da unutmamak gerek.Şarkı için “yalnız o olmamış” diye serzenişte bulunurken niye böyle bir esere gerek duyduğunu kendisine sormak gerek.


“True Blood”, altıncı  sezonuna geri sayarken burada yer veremediğimiz birbirinden güzel şarkıları barındırıyor; keşfedilmeyi bekleyen pek çok müzik yapıtı da dizi içinde yer alıyor. Vampirler, kurtadamlar, cadılar, şekil değiştirenler, perilerle dolu dizi, müzik açısından da harikalar yaratıyor. Tanrılar, kan değil;  “True Blood” istiyor.
Yazarın notu:  Pam’in “Fuck Sookie” serzenişiyle birlikte Sookie git! Russell geri dön, geri dön! Ne olur, geri dön!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder